Usuario:Orhan akademi/Zona de Trabajo y Traducciones

De Wikipedia, la enciclopedia libre

Kurtuluş Savaşı(Guerra de Independencia/Liberación Turca)


Savaşlar[editar]

Doğu Cephesi[editar]

Doğu cephesi savaşları: Ermeni sorununun uluslararası bir sorun haline gelmesi, Rusların Berlin Antlaşmasına Ermenilerle ilişkili olarak hüküm koydurmasıyla başlamıştır. Ermeniler Hınçak ve Taşnak adlarıyla terör örgütleri kurarak Ermeni milliyetçiliğini yaymaya, halkı silahlandırarak isyana teşvik etmeye başladılar. I.Dünya Savaşı’nda, Kafkas cephesinin açılması üzerine Ermenilerle Ruslar işbirliğine yönelmişler ve Rusların kışkırtmalarıyla Türkleri katletmeye başlamışlardır. Osmanlı Devleti’nde kışkırtmalar sonucu en son ayaklananlar Ermenilerdir. Bu nedenle, Osmanlılar cephe gerisinin güvenliği için Ermenileri Suriye ve Lübnan’a mecburi göç ettirmiştir(1915). İtilaf Devletleri Sevr’i uygulamaya koyabilmek için Batıda Yunanlıları, doğuda Ermenileri kullanmışlardır. İtilaf Devletleri, Akdeniz ve Karadeniz’e çıkış kapıları olacak ve sınırları Wilson tarafından çizilecek Büyük Ermenistan düşünü gerçekleştirmek için Sevr Antlaşması’na bir madde koydular. Rusya’da ihtilal gerçekleşince Ruslar, Doğu Anadolu’da işgal ettikleri yerleri Türklere bırakarak geri çekildiler. Bu arada merkezi Erivan olan bir Ermeni devleti kuruldu (28 Mayıs 1918). Ruslar çekilirken daha Türk ordusu bölgeye ulaşmadan Ermeniler, Rusların yerini aldı ve Wilson ilkelerini kendilerine göre yorumlayarak Doğu Anadolu’nun kendilerine ait olduğunu ileri sürüp, Gümrü, Iğdır, Arpaçay ve Aras’a kadar ilerlediler. Ulusal Kurtuluş Savaşı başlamadan önce Doğu Anadolu’nun Ermenilerin eline geçmesine mani olmak için Doğu Anadolu Müdafaai Hukuk Derneği adıyla bir örgüt kurulmuştu. TBMM Hükümeti 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir’i tam yetkiyle Doğu Cephesi Komutanlığına atadı. 28 eylül 1928 de, Kazım Karabekir Paşa komutasındaki Türk birlikleri Ermenileri yenilgiye uğrattı. 29 Eylül’de Sarıkamış, 30 Ekim’de Kars ve çevresi Ermeni işgalinden kurtarıldı. Savaşı kaybeden ve bu arada dostlarından bekledikleri yardımın gelmediğini gören Ermeniler barış istemek zorunda kaldılar. Zira Türk kuvvetleri Gümrü’ye kadar gelmişlerdi. 2 Aralık 1920’de Gümrü Antlaşması imzalanarak savaşa son verildi. Gümrü Antlaşması’na Göre:

  • Sevr Antlaşması’nın geçersiz olduğu Ermenilerce de benimsenmiştir.
  • Ermeniler D.Anadolu’daki her türlü isteklerinden vazgeçmişlerdir. Ermenistan kurma girişimleri suya düşmüştür.
  • 1878’de elden çıkan Kars ve çevresi Türk topraklarına katıldı.

Önemi:

  • Gümrü Antlaşması TBMM’nin uluslararası alanda ilk siyasi başarısıdır.
  • Misak-ı Milli’nin doğu sınırları kısmen de olsa belirlendi.
  • Halk üzerinde ordu ve meclisin güveni artmıştır.

Güney Cephesi[editar]

  • Mondros Ateşkes Andlaşması’nın koşullarına aykırı olarak İngilizler Musul, İskenderun, Kilis, Antep, Maraş ve Urfa’yı işgal ettiler. Fransızlar ise Adana, Mersin ve Osmaniye’yi işgal ettiler.
  • Fransa ile İngiltere 15 Eylül 1919’da ikili bir antlaşma yaparak Ortadoğu’yu nasıl paylaşacaklarını belirlediler. Irak ve Filistin İngiliz Mandası, Suriye, Lübnan da Fransız Mandası altına sokuldu. Antep, Maraş, Urfa da el değiştirerek Fransa’ya geçti.Fransızlar buralara yerleştikleri gibi Suriye ve Mısır’dan getirdikleri Ermenileri teşkilatlandırıp Türklere saldırtıyorlardı.
  • Ermeni saldırılarına karşı başlayan direniş hareketlerine, Sivas Kongresi’nde bu yöre için Kuvayı Milliye kurulmasına karar verilerek, halkın da katılımı sağlanmıştır.
  • Maraş’ta, Sütçü İmam’ın önderliğini yaptığı mücadeleye tüm Maraş halkı katıldı. Maraş’ta tutunamayan düşman şehri terk etmek zorunda kaldı (12 Şubat 1920). Maraş adı TBMM kararı ile 1973’te Kahramanmaraş olarak değiştirildi.
  • Urfa şehrinde Ali Saip(Ursavaş) Bey tarafından teşkilatlandırılan Türk direnişi başarıyla sonuçlandı. Fransızlar 11 Nisan 1920’de şehri boşalttılar. Urfa’ya TBMM kararı ile 1984 yılında Şanlıurfa adı verildi.
  • Antep halkı 1 Nisan 1920’de Fransızlara karşı ayaklandı. Üsteğmen Salih’in ‘Şahin’ takma adıyla Kuvayı Milliye Komutanlığına atanması halkı daha da örgütlü bir güç haline getirdi. Hiçbir yerden yardım alamayan Anteplilerin Fransızlara karşı direnişi yaklaşık 1 yıl sürdü. Antep şehri, tüm olanaksızlıkları yaşadıktan ve altı bin şehit verdikten sonra onurundan taviz vermeden 9 Şubat 1921’de düşmana teslim olmak zorunda kaldı. TBMM Antep’in direnişini ödüllendirmek için kente ‘Gazi’ ünvanı vererek adını Gaziantep olarak değiştirdi.
  • Fransızlar halkın direnişleri sonucunda askeri harekatlarını durdurduktan sonra Sakarya Zaferi’nin arkasından TBMM ile Ankara Antlaşması’nı yaptılar ve işgal ettikleri yerleri boşalttılar.
  • Antalya, Isparta ve Konya’yı işgal eden İtalyanlara karşı cephe açılmamıştır. Türk ordusunun Batı Cephesi’nde kazandığı zaferler İtalyanları etkilemiş, Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra Anadolu’yu tamamen terk etmişlerdir.

Sonuç: Ulusal Kurtuluş Savaşımızın Güney Cephesi’ndeki başarıları halk direnişleriyle kazanılmıştır.

Batı Cephesi[editar]

Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın kaderini tayin eden cephe. Düzenli ordunun kurulmasıyla Yunanlılara karşı savaşılmıştır.


1. İnönü Savaşı[editar]

thumb|Mustafa Kemal ve Silah Arkadaşları 1. İnönü Savaşı sırasında thumb|1. İnönü Savaşı Çerkez Ethem’in ayaklanmasının yarattığı ortamdan yararlanmak isteyen Yunan ordusu, 6 Ocak 1921’de Bursa ve Uşak’tan hareket ederek, Eskişehir ve Afyon yönünde askeri harekata başlamıştır. Amaçları, Eskişehir’i ele geçirip demiryolu ulaşımını kontrol altına almak, sonra da Ankara’yı işgal ederek TBMM’yi dağıtmaktı. Türk ordusu Yunan ordusunu İnönü’de karşılamıştır. Albay İsmet (İnönü)’nün komutasındaki düzenli Türk ordusu 10 Ocak 1921’de kendinden kat ve kat üstün olan Yunan ordusunun ileri harekatını İnönü’de durdurmuştur. Sonra da Kütahya yönünden ilerleyen Çerkez Ethem kuvvetleri yenilgiye uğratılmıştır. I.İnönü Savaşı küçük çapta bir savaş olmasına rağmen önemli sonuçlar doğurmuştur. Bu savaşın önemi:

  • Bu muharebenin kazanılmasıyla Türk ulusunun varlığı ve savaş gücünün tükenmediği kanıtlanmış, TBMM Hükümeti’nin yurt içinde ve dışında saygınlığı artmıştır.
  • Çoklukla ayaklanma odakları söndürülmüş, yurt içinde güvenlik büyük ölçüde sağlanmış bundan sonra, ülkeye yasalar egemen olmuştur.
  • Devlet kuruluşu işlemeye başlamış, vergi toplanması, asker alma işleri yoluna girmiş, daha önemlisi, Devlet’in kendi kaynaklarına sahip çıkması olanağı sağlanmıştır.
  • Ordunun geliştirilmesi ve milletin orduya güveni artmıştır.
  • Ankara Hükümeti Saltanat Yönetimi’nden üstün olduğunu ve onun yerini alması gerektiğini göstermiştir
  • İtilaf Devletleri Sevr’i tekrar görüşmek için Londra’da konferans düzenlemek zorunda kaldılar.
  • Sovyet Rusya ile Moskova Antlaşması imzalandı.
  • İstiklal Marşı kabul edildi. (12 Mart !921)
  • Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (Anayasa) kabul edildi.

Londra Konferansı[editar]

(21 Şubat 1921)

I.İnönü Savaşı’ndan sonra İtilaf Devletleri Londra’da bir konferans düzenlemeye karar verdiler.

  • İtilaf Devletleri Sevr’in yeniden gözden geçirilmesini kararlaştırdılar.
  • Londra’da toplanacak konferansa Osmanlı Devleti ve Yunanistan çağrıldılar. Delegeler arasında Ankara Hükümeti’nin de temsilcisinin bulunmasını şart koştular. (Amaçları İstanbul Hükümeti ile Ankara Hükümeti arasında bölücülük yapmaktı.)
  • M.Kemal çağrının TBMM’ye yapılması gerektiğini, doğrudan çağrı yapılmazsa konferansa katılmayacaklarını bildirdi.
  • İtalyanların aracılığıyla Ankara Hükümeti de konferansa davet edildi
  • TBMM Temsilcisi Bekir Sami Bey, Türk milletinin Misak-i Milli ile belirlenmiş olan haklarını dile getirdi. İtilaf Devletleri bu isteğe önem vermediler.
  • Konferansta Ankara Hükümeti’ne önerilen barış esasları Sevr’in biraz değiştirilmiş şekli olduğundan reddedildi. Misak-i Milli ile Sevr’in uyuşması düşünülemezdi. Savaşı sürdürmekten başka çare yoktu.

Önemi: Yeni Türk Devleti İtilaf Devletlerince resmen tanınmıştı.

Moskova Antlaşması[editar]

(16 Mart 1921)

Türk ordusunun İnönü Zaferi sonunda Sovyetler Birliği ile TBMM arasında imzalanmıştır. Moskova Antlaşması’na göre:

  • Doğu sınırımız büyük oranda kesinlik kazanmıştır. (Kesin sınırımız Kars Antlaşmasıyla belirlenecektir)
  • Sovyetler yeni Türk Devleti’ni ve Misak-i Milli’yi tanımıştır. Böylece ilk kez büyük bir devlet TBMM’yi tanımış oluyor.
  • İki devlet arasında çeşitli ekonomik ve siyasi konularda karşılıklı yardım kararı alındı
  • Doğu sınırımız güvenlik altına alındığı için, bu cephedeki kuvvetlerimizin diğer cephelere kaydırılma imkanı doğmuştur.

2. İnönü Savaşı[editar]

thumb| 2. İnönü Savaşı (23 -31 Mart 1921)

Londra Konferansı’nın barış önerilerinin TBMM Hükümeti’nce reddedilmesi üzerine, İtilaf Devletleri’nin isteklerini zorla Türklere kabul ettirmekle görevlendirilen Yunanlılar, Bursa üzerinden Eskişehir’e, Uşak üzerinden Afyon’a doğru 23 Mart’ta saldırıya geçtiler. Yunanlılar, Bilecik’i, İnönü’de Metris Tepe’yi ve Uşak’ı ele geçirmeleri üzerine, TBMM Muhafız Taburu cepheye gönderildi. Böylece güçlenen Türk kuvvetleri karşı saldırıya geçerek Yunan saldırısını püskürttü. Batı Cephesi Komutanı İsmet Bey’in savaş süresince verdiği “mevzilerin kesin olarak savunulması” emri başarının elde edilmesinde etken oldu.1 Nisan 1921’de Yunan ordusu Bursa’ya çekilmeye başladı. Böylece Yunanlılar İnönü’de ikinci kez yenildiler. Sonuç:

  • TBMM Hükümeti varlığını bütün Avrupa devletlerine, resmen olmasa da kabul ettirdi; içte ve dışta nüfuz ve saygınlığı yükseldi.
  • Avrupa ülkelerinde, İngiliz ve Yunan politikasına karşı güvensizlik ve muhalefet başladı.
  • Ordu mensuplarında, her bakımdan kendilerine güven arttı.
  • Bu durum karşısında, Fransızlar Zonguldak’tan, İtalyanlar Güney Anadolu’dan çekilmek zorunda kaldılar.
  • Türk ordusunun kazandığı zaferler, İtilaf Devletleri’ni Türkler hakkında yararlı kararlar almaya zorladı.
  • II.İkinci İnönü Muharebesi’nin kazanılmasından, Sovyet Rusya ve Afganistan gibi dost devletlerde büyük bir memnunluk duyulmuş ve bu resmen Türk hükümeti’ne bildirilmiştir.

Kütahya – Eskişehir Savaşları[editar]

(10 -24 Temmuz 1921) Ş 10 Temmuz’da Yunan saldırısı İnönü-Eskişehir, Afyon ve Kütahya hattında geniş bir cephede başladı. Bu durumda M.Kemal Paşa fazla kayıplar verilmeden ordunun Sakarya Irmağı'nın doğusuna çekilmesine karar verdi. Ordu, Sakarya’nın doğusunda toparlanmaya başladı. Yunanlılar da Sakarya Irmağı kıyılarına kadar ilerlediler. Yunanlılar Sakarya Irmağı'nın batı tarafında durmuşlar, yeni bir saldırı için hazırlıklara başlamışlardı. Sonuç:

  • Eskişehir, Afyon ve Kütahya elimizden çıkmıştır.
  • Meclis tarafından M. Kemal 5 Ağustos 1921’de başkomutan seçilmiştir.
  • M. Kemal ayrıca üç ay süreyle meclisin yetkilerine de sahip olacaktı.

M. Kemal ilk iş olarak ordunun gereksinimlerinin sağlanması için 7-8 Ağustos 1921’ de Tekalif-i Milliye Emirleri (Ulusal Yükümlülükler) yayınladı. Tekalif-i Milliye emirlerinin uygulanmasında çıkacak aksaklıkları ortadan kaldırmak için çeşitli yerlerde İstiklal Mahkemeleri açıldı.

Sakarya Meydan Muharebesi[editar]

thumb| Sakarya Meydan Muhaberesi (23 Ağustos – 12 Eylül 1921 )

23 Ağustos – 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan. Türk milleti için bir ölüm kalım savaşı olan Sakarya Meydan Muharebesi; Kurtuluş Savaşı içinde kader tayin edici olmuştur. Bu savaştan önce Yunanlıların başlıca hedefi; Ankara yönünde ilerleyerek, Türk Ordusunu yok etmek ve Kurtuluş Savaşı’nın sembolü ve direniş merkezi haline gelen Ankara’yı ele geçirmekti. Böylece Türk azim ve direnme gücü yok edilmiş olacaktı. Mustafa Kemal ATATÜRK’ün emir ve komutasında, Türk ulusunun kanıyla yapılan ve dünya harp tarihine en uzun meydan muharebesi; Türk Kurtuluş Savaş’ı tarihine de subay muharebesi diye geçen Sakarya Destanı 21 gün 21 gece devam etmiş ve 13 Eylül günü Yunanlıların Sakarya Nehri’nin doğusunu tamamen terk etmesiyle son bulmuştur. Başkomutan Mustafa Kemal, Sakarya Meydan Muharebesi sırasında ülke savunmasını şu şekilde ifade etmiştir. Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O sathı bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça bırakılamaz. Onun için küçük, büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir; fakat, küçük büyük her birlik durabildiği noktadan yeniden düşmana karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder. Yanındaki birliğin çekilmek zorunda kaldığını gören birlikler, ona uymaz; bulunduğu mevzide sonuna kadar durmaya ve direnmeye mecburdur Taarruz inisiyatifinin Türk Ordusu’na geçmesini sağlayan Sakarya Zaferi, TBMM hükümetine siyasi başarı kapılarını aralamış Türk milletinin özgürlüğünü ve vatanını kurtaracağı inancını da kuvvetlendirmiştir. Sakarya Savaşı sonunda; Türk Ordusu’nun 1683 yılındaki 2. Viyana Kuşatması'ndakiyenilgisinden beri süregelen çekilmesi sona ermiştir. Bu savaş, Türk ordusu’nun son savunma savaşıdır.

  • Düşman 10 Eylül’de karşı taarruzla Afyon-Kütahya hattına kadar atılmıştır.
  • Savaş Türk ordusunun üstün zaferiyle sonuçlanmıştır.

Sonuçları:

  • Ulusal Kurtuluş Savaşının son savunma savaşıdır.
  • Düşmanın saldırı gücü tükenmiş, Türk topraklarını ele geçirme istek ve umudu yok olmuş, savunmaya geçmişlerdir.
  • Bu savaşa Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü Paşalar katılmıştır. Subaylar savaşıdır.
  • M. Kemal’e mareşallik rütbesi ve Gazi ünvanı (19 Eylül 1921) verilmiştir.
  • Sovyetler Birliği ile Kars, Fransızlarla Ankara Antlaşmaları imzalanmıştır.
  • TBMM Anadolu’da kesin egemenlik sağlamıştır.
  • TBMM’nin yaşama ve varolma mücadelesindeki en büyük başarısıdır

Kars Antlaşması[editar]

(13 Ekim 1921) Moskova Antlaşması Doğu sınırlarımızda bazı pürüzler bırakmıştı. TBMM Hükümeti ile Sovyet Rusya arasında hiçbir pürüzün kalmamasını gerektiriyordu. Sovyet Rusya kendine bağlı; Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan’ın TBMM Hükümeti ile anlaşmasını öngördü. Sakarya zaferi’nden sonra bu cumhuriyetlerle yapılan Kars Antlaşması ile doğu sınırımız kesinlik kazandı.

Ankara Antlaşması[editar]

(20 Ekim 1921) Fransızlar, Sakarya zaferinden sonra TBMM Hükümeti ile kesin antlaşmayı imzalamışlardır. Ankara Antlaşmasına Göre:

  • TBMM ile Fransa arasında çatışmalar sona ermiş, Güney sınırımız (İskenderun-Hatay dışında) çizilmiştir.
  • Hatay’daki Türklere geniş haklar tanındı. Hatay için özel yönetim biçimi uygulanacaktı.

Sonuç

  • Bu antlaşma ile Fransa TBMM’yi resmen tanımıştır.
  • Ankara Hükümeti’nin diplomatik zaferidir.
  • Fransa Anadolu işgalinde işbirliği yaptığı dostlarından kopmuş, böylece İtilaf Blok’u parçalanmıştır.
  • Güney sorunumuz çözümlenmiştir. Bu cephedeki birliklerin Batı Cephesi’ne kaydırılma imkanı hazırlanmıştır

Önemi:

  • Fransız hükümetinin TBMM ile barış antlaşması imzalaması ile galip devletler arasında birlik olmadığı su yüzüne çıkmıştır.

BÜYÜK TAARRUZ[editar]

thumb| Başkomutanlık Meydan Muharebesi (26 Ağustos-30 Ağustos 1922)

Hazırlık: Başkomutan M.Kemal düşmana kesin darbeyi indirmek için hızlı biçimde hazırlıklara girişti.

  • Doğu ve Güney cepheleri tam anlamıyla güvenlik altına alındığından buralardaki birlikler tam bir gizlilik içinde Batı’ya kaydırıldı.
  • Ordunun eksiklikleri giderildi.

Taarruz: M. Kemal Haziran 1922’de taarruz kararı aldı. 6 Ağustos 1922’de orduya gizlice taarruz için hazırlanması emri verildi. M.Kemal Akşehir’e gelerek komutanlarla toplantı yaptı. Toplantıda 26 Ağustos taarruz günü olarak belirlendi. Taarruz Afyon’un güneyinden Dumlupınar yönüne doğru baskın şeklinde başlayacak ve sonra da meydan savaşına dönüştürülerek düşman kuvvetleri tümüyle yok edilecekti. 26 Ağustos 1922 sabahı saat 05.30 da topçularımızın ateşiyle Kocatepe’den taarruz başladı.Başkomutan Mustafa Kemal de bu esnada taarruzu Kocatepe’den sevk ve idare ediyordu. Siklet merkezi 1 inci Ordu da olmak üzere, 1 inci Ordu güneyden, 2 inci Ordu kuzeyden taarruzla, harekat kısa sürede başarılı bir şekilde gelişti. Yunan savunma hattı parçalandı. 26/27 Ağustos gecesi Yunan mevzileri ele geçirildi. 27 Ağustos’ta Türk Ordusu Afyon’u Yunan işgalinden kurtardı. Dumlupınar mevzilerine çekilen düşmana karşı 29 Ağustos’ta taarruz eden ordumuz, 30 Ağustos’ta Yunan ordusunu tamamen kuşatarak büyük bir kısmını imha etmiştir. Düşman Başkomutanı General Trikopis esir alındı. Kütahya’da düşmandan temizlenmiştir. Bu savaşı Başkomutan Mustafa Kemal doğrudan kendisi yönettiği için bu zafere Başkomutanlık Meydan Muharebesi denir. Yunan ordusu, Başkomutan Mustafa Kemal’in 1 Eylül 1922’de, Türk ordusuna verdiği, Ordular ilk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri. emri ile İzmir’e kadar kovalandı. Yunan işgalindeki tüm yerler tek tek kurtaran Türk ordusu 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdi.

Biga, Ayvacık, Bayramiç ce Ezine'nin Calli Ethem Bey (Karabudak) tarafindan Yunan İşgalinden Kurtarılması.[editar]

   21 Eylul 1922

Ayvacık'ın Yunan İşgalinden Kurtulması: http://www.kultur.gov.tr/portal/tarih_tr.asp?belgeno=41844Sayfanın başlığı

Türk orduları Dumlupınar’dan itibaren Yunan ordularını önüne katarak ilerlemeye başlayınca, durumu öğrenen Ayvacık’daki Yunan makamları daha Eylül’ün ilk haftasından itibaren çekilmeye daha doğru bir ifadeyle, kaçma hazırlıklarına başladılar. Türk birliklerinin İzmir’e doğru ilerlediğini öğrenen Yunan komutanlarında, gözle görülür bir telâş başlamıştı. Daha Eylül’ün ilk haftası içinde Ayvacık’daki Yunan birlikleri Küçükkuyu istikametine doğru kaçmışlardı. Ayvacık’da görüştüğümüz Abdülhadi Çınar ile Rıza Usta (Taylan)’ın ifadelerine göre:

“Küçükkuyu istikametine doğru kaçtılar ve giderken de karşıdaki çamlığı (Ayvacık’ın güneyindeki) ateşe verdiler. Ama bizim çetelerimiz de onlara yollarda kan kusturdular...” demişlerdi. Hatta işgal sırasında Yunan hesabına çalışan “Altıncı Hoca” çeteler tarafından Papazlık (Altınoluk) da yakalanmış ve Ayvacık’a getirilmişti. Orada iki yıl boyunca halka yaptıklarının hesabı misliyle sorulmuş ve sonra da öldürülmüştü.

Yunanlılar kaçınca çeteler şehre girmiş, iki gün kadar da şehirde kimi kendini kaymakam, kimisi de kadı tayin etmişti. Çanakkale Jandarma Komutanı Ali Rıza Bey, Ezine’den sonra buraya gelip, Türk birliklerini Ayvacık’a gelinceye kadar kaymakamlığa Hafız Hilmi Bey’i tayin edince, çetelerin saltanatı sona ermişti.

Bundan sonra, İşgal sırasında Yunan askerinden cesaret alarak Türk halkına yapmadık kötülüğü bırakmayan ve kaçma hazırlıklarında olan Yerli Rumlar yakalanmış ve Ayvacık’daki Gemedere çayı kenarında cezalandırılmışlardı.

21 Eylül 1922 günü Türk birlikleri tümen komutanı Çallı Ethem Bey (Karabudak), komutasında halkın sevgi gösterileri arasında şehre girmiş ve iki yıllık esaret ve zulüm hayatı sona ermişti.

Bu arada bölgedeki asayişi tam sağlamak ve boğazlar bölgesine gerekli askerî birlikleri sevk edebilmek için bütün tedbirler alınmış ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, 27 Eylül 1922 tarihinde Genelkurmay Başkanlığına yazdığı yazının bir yerinde:

“On dördüncü Fırka bugün (27.9.39) saat 3 sonra da Edremit’e uğramaksızın Papazlık’a gitmiştir. Edremit’te bir tabur piyade ve iki cebel topu bırakarak mütebâki kuvvetiyle Ayvacık’a yürüyecektir.” diyordu.

Ayvacık’a giren Ethem Bey, ilk etapta çeteler de dahil hiç kimseye bir şey yapmamış, fakat çeteler aleyhine şikâyetler artınca onları yakalatarak mahkeme huzuruna çıkartmıştı. Çetelerin yaptığı eziyet ve gasp olayları sabit görülünce, hepsi kurşuna dizilerek cezalandırılmışlardı.

Ezine'nin Yunan İşgalinden Kurtulması

Yunan askerinin Ezine’den kaçtığı tarih, 4 Eylül 1922 olduğu anlaşılmaktadır. Bu sırada Ezine nüfus katibi olan Kemallılı Hasan Efendi’nin, Kurtuluş sebebiyle yazdığı şiirin altında 4 Eylül tarihi vardır. (Aşağıdaki şiiri, Hasan Efendi’nin yeğeni Hüseyin Özer’den aldım).

“O ne kara günler idi. Düşman yurdu sarmıştı. Hapis, sürgün, dayak, ölüm, son haddine varmıştı. Sürü sürü mallarımız, aşırıldı satıldı; Diri diri vatandaşlar kuyulara atıldı. Yaşı seksen ihtiyarlar, atlar ile çiğnendi, Kara kayıp giden gençler, hesapsızdı efendi. Ne ocaklar söndürüldü, ne kadar çok can yandı. Aman yarâb, bu ne vahşi, bu ne alçak Yunandı Çıkamazdı bir Müslüman hanesinden dışarı, Göğerendi şehitlerin mezbahası mezarı, Bu ne zalim sebepsiz, milletimiz masumdu, Buna göçen saltanat da aldırmadı; göz yumdu, Neler çekti çift düşmandan, vatanın öz evlâdı, Mazlumların, yetimlerin arşa çıktı feryadı. Devam etti zulüm, böyle tam iki yıl, iki gün, Nihayet Türk süngüsünden kaçtı düşman, Ser-ni gûn bu gün idi, o mesut gün. Erişmişti ordumuz, kurtulmuştu hayatımız, namusumuz yurdumuz. Bin yaşa sen, milletimin ey şan dolu ordusu; Sensin bize kazandıran, bu şerefi namusu. Ey Ezine! Sen bu günün tesîdini unutma, Bu gün sana bayram oldu, sen îdini unutma.”

İşte bu acılı günlerden kesin kurtulmanın habercisi olan kahraman ordumuzda 22 Eylül 1922 Pazartesi günü Ezine’ye girmişti. İkinci Ordu Komutanı Şevki Paşa, 23.9.1922’de Batı Cephesi Komutanlığına yazdığı yazının Ezine ile ilgili kısmında şöyle demektedir:

“İkinci Süvari Fırkası kısm-ı küllisi 22.9.38 saat 2 sonrada Ezine’ye vasıl olmuşlardı. Yevm-i mezkûr sabahı Ezine’den Çamlıca köyü kayışlar istikametinde tahrik edilen süvari alayı 13’den yeni rapor alınmamıştır. Ezine’nin 20 km. şimalindeki Hamidiye karyesine de bir bölük gönderilmiştir.”

Yine Batı Cephesi Komutanı, Genelkurmay Başkanlığına 27.9.38’de yazdığı yazı da: “Altıncı Kolordu karargâh kademesi Ezine’dedir.” diyerek bölgedeki askerî birlikler hakkında bilgi vermektedir.

Ezine’ye giren birliklerin komutanı Çallı Ethem (Karabudak)Bey’dir. Ethem Bey’e kısa bir süre şikâyetler ve ihbarlar gelmeye başladı. Bu ihbarlar, çetelerin halka eziyetlerinden başka; Yunanlıların şehirde masum insanları eziyetle öldürüp askerî depboylar bölgesinde gömülmesiyle ilgili idi. İhbarları yapanlar, ya çetelerin eziyet ettiği kişiler; ya da, Yunanlıların öldürdüğü masum insanların yakınları idi.

İşte bu durum karşısında araştırma ve soruşturmalar başlamıştı. Çünkü Yunanlılar, gündüz veya gece yakaladıkları Kuva-yı Milliyecilerin ellerini tel ile bağlayıp diri bu depboylar yanında toprağa gömülüyorlardı. Halkın haklı şikayetleri karşısında Çallı Ethem Bey, bu mezarları açtırmaya karar veriyor ve şehrin ileri gelenleri ile köy muhtarlarını da çağırarak, bu mezarları açtırıyor. Ezine-Kemallı köyü muhtarının oğlu da (Süleyman Özer) babası ile bu acılı törene katılıyor. Süleyman Özer bize, bu konu ile ilgili olarak hatırladıklarını şöyle anlattı:

Babamın muhtar olması sebebiyle ben de depboylara gittim. Ethem Bey, yanında hahamı ve Ermeni papazını da oraya getirmişti. Halktan da birçok kişi vardı. Önce, kısa bir süre evvel kapatıldığı anlaşılan mezar açtırıldı. Adamın yüz derisi bile dökülmemiş, elleri tel ile arkasına bağlanmış, sakallı birisiydi. Cesedi görenler, bunun Ezine-Çığrı köyünden olduğunu söylediler (ismini hatırlamıyorum). O zaman Ethem Bey, yanındakilere (haham ve papaza):

-‘Medeniyet medeniyet dediğiniz, bu mu? dedi.

Yine Ezine-Kızılköy’de görüştüğümüz Ömer Özdemir:

“Yahya Amcamı, elleri tel ile bağlanmış bir şekilde bu mezardan çıkardılar; biz de tanıdığımız için aldık, köyümüze defnettik. Yahya Amcam, Kuva-yı Milliyeci olduğu için öldürüldü.” demişti.

Bu tür örnekleri çoğaltmak mümkün. Ethem Bey bu durum karşısında, Türk Milleti’ne acımasızca reva görülen bu zulümlerin müsebbiplerini ve Türkleri ihbar eden yerli Rumları da, acımasızca cezalandırdı.

Yine eşkıyalık yapan, para için masum insanlara eziyet eden çeteleri (Kara Kadir, Aziz, Nezir, Sadık vb.) haklarında şikâyetler artınca tutuklattı; Yargılama sonucu suçları sabit görülünce, kurşuna dizilerek öldürüldüler.


  • Bu zafer, milletin kendine güven duygusunu yükseltmiş, milli kudret ve yeteneğin yeniden canlanmasını sağlamıştır.
  • Bu zafer, yeni Türk Devleti’nin temeli, uygarlık yolunun en büyük köprüsü olmuştur.
  • Öldüğü sanılan ve mirası paylaşılmaya yeltenilen Türk milletinin yaşama hakkı ve yeteneği olduğu dünyaya kabul ettirilmiştir.
  • Bu zafer ile Misak-i Milli gerçekleştirilmiş, bütün düşmanlar topraklarımızdan atılmıştır.
  • Bu zafer, Mudanya Ateşkes antlaşması ile Lozan Konferansı’ndaki beklentilerimize esas teşkil etmiştir.
  • Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile Anadolu’nun sonsuza kadar Türk yurdu olarak kalacağı bütün dünyaya kanıtlanmıştır.